16 Nisan 2013 Salı

"Bekle..."

Falımda üç vakte kadar geleceği iddia edilen biri var...
Diyor ki; bu üç günde olabilir, üç ayda, üç yılda...
Belki de üç asırdır ha, olamaz mı?
Kısaca bekle diyor bana, bekle...
O arada birileri geliyor,
"Kimsin?" diyorum.
"Benim..." diyor...
Heyecanlanıyorum, O geldi diyorum ve açıyorum kapıyı.
Beklediğim o üç vakit doldu, şükürler olsun diyorum ve sarılıyorum.
Şaşırıyor...
Şaşkın gözlerini görüyorum ama, hak verir gibi yalnızca gülümsüyorum...
O kadar güzel karşılanıyor ki rastgele çaldığı bir kapıda, O'da şaşırıyor bu duruma.
"O kadar geldim bari kalayım." dercesine açıyor valizinin tekini...
"Ve nasıl olsa gideceğim." dercesine kapı ağzına bırakıyor diğerini...
Benim bunlardan haberim olmuyor tabi ki...
Gitmemesini dilercesine seviyor, yanımda olduğu her saniye için ise şükrediyorum...
Sonra bir sabah uyanıyorum, karşımdaki sandalyede öylece uyanmamı bekliyor...
Anlıyorum ve susuyorum.
Sormadığı her sorunun cevabını verircesine susuyorum...
O, anlıyor...
Bu hazırlıklar O'na değil...
Ve başkasının boşluğunu doldurmaktan yorulduğu, gözlerinden okunuyor...
Ayaklarının dibinde bavulu duruyor,
Gözleriyle veda edip, kapıyı usulca kapatıyor...
Bir damla göz yaşı süzülüyor gözlerimden ve duymamasını ister gibi mırıldanıyorum...
"Beklediğim o üç vakit gelene kadar, benim daha kaç parçam dağılacak..."

Devamını Oku