31 Temmuz 2013 Çarşamba

Sonra ne yapalım biliyor musun?

Bir gece hayal ediyorum seninle...
Hiç kimsenin olmadığı, bilmediği bir gece.
Saklanır gibi kaçalım herkesten, suçmuş gibi sevmek.
Suçmuş gibi dokunmak sevdiğine.
Suçmuş gibi bakmak gözlerine...
Günah işleyelim anlayacağın...
Karanlıktan korkarım ben bilirsin,
O yüzden kapama ışıkları, açık kalsın.
Sarıl ama bana, yalnız olmadığımı hissettir her dakika..
Masal anlatmayı bilmediğini biliyorum,
Ama ezberle benim için bir tane olur mu?
Yağmur da yağmaz dimi bu havada?
Ya da ne bileyim şimşek falan çakar mı mesela?
Bunları neden sorduğumu merak ediyorsun biliyorum,
Sevmediğim şeyleri seninle sevmeyi istiyorum galiba.
Çok konuşuyorsun.
Her zaman çok konuşurdun, yine konuş.
Seni dinleyeyim pür dikkat.
Gözlerinin içine bakayım hipnotize olmuş gibi.
Gülümseyerek onaylayayım her cümleni.
Uzun uzun konuşalım olur mu?
Hiç susmayalım.
Sonra bir şarkı koy bizim için,
Eşlik edelim ona.
Sesini seviyorum, bana şarkı söyler misin?
"İstek şarkı seçebiliyor muyduk?" sorusunu,
"Tabi ki, bu şarkıları ben kim için söylüyorum şapşal." diye cevapla.
Yorulalım ama uyumayalım.


















Güneşin doğuşunu daha önce biriyle hiç izlememiştim ben.
 "İlk'im olur musun?"
Kalbimin atışları neden hızlandı bu kadar?
Daha önce defalarca tuttun ellerimi oysa, baktın gözlerime.
Bu sefer ki başka sanki...
Böyle kalbimin kanatları var ama uçamıyormuş gibi.
Koşmak isteyen ama yürüteci olmayan bir bebek gibi...
Anlatabildim mi?
Anlamadığını biliyorum, hiç bana anlıyormuş gibi yapma.
İçimde olmasına rağmen ben bile anlayamıyorum çoğu zaman.
Gel istiyorum bana,
Sev istiyorum.
Öp istiyorum.
Özle istiyorum.
Hep yanımda kal, hiç gitme istiyorum.








Bir sabah hayal ediyorum seninle...
Bütün gece uyumamamızın eseri olan acılarımız ile uyandığımız...
Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey sen ol.
Öperek iyileştir gözlerimdeki acıyı, tatlı bir tebessüm düşsün yüzüme.
Uykuyu çok sevdiğini biliyorum ama bu birlikte ilk sabahımız,
Benden önce uyanmalısın.
En iyi yaptığın şey menemen biliyorum.
Ben malzemelerini çıkartayım ama sen hazırla olur mu?













Sofrayı ben kurarım,
Sen yeter ki yumurtaları ocağı batırmadan kır.
Bir bardak kayısı suyu,
Senin ki vişneydi, aklımda.
Kayısı ile vişne karışınca tadı ayrı bi güzel oluyor, onuda unutmadım.
Ellerinden yemek yemeği özledim.
Lokmalarımı sayar gibi bak dudaklarıma,
Ama ben hiç rahatsız olmayayım bakışlarından.
Yediğim en güzel yemek olamayabilir ama,
Seninle yediğim her şey gibi buda 'Efsane' olur benim için.
Güneş iyice aydınlatsın bizi bakışların gibi,
Ama acelemiz yok, bütün gün bizim çünkü.
İstediğimiz ama vaktimiz olmayan her şeyi yapalım.
Zamanı düşünmeden bak gözlerime mesela,
En çok sevdiğimiz filmleri izleyelim.
Mısırları patlatırken tencerenin kapağını aç aniden.
Güldür beni her zamanki gibi,
Daha sonra gülümsemelerimden öp.













Sen filmi izle ben seni,
Bakışlarımdan utandığını farkettirmemek için mısırları doldur ağzına.
Kendi senaryolarımızı oynayalım;
Bana hiç bilmediğim maceralarını anlat,
En çok korktuklarımı anlatayım sana.
Seni sevmenin ne kadar doğru olduğunu ispatla her sözünle,
Seni ne kadar çok sevdiğimi anla sessizliklerimde bile.
Sonra huylandığımı bildiğin halde gıcıklık yap; gıdıkla beni,
Kalan son mısırları birbirimize fırlatalım güneş ışıklarını saklarken.
Yine bir başka güzel geceye "Merhaba" diyelim.









Sonra ne yapalım biliyor musun?
Bunlar en vazgeçilmez alışkanlıklarımız olsun.
Sen gündüz ol ben gece, kavuşalım onlar gibi her seferinde.
Her seferinde bir öncekinden daha güzel bir günü geride bırakalım.





Devamını Oku

25 Temmuz 2013 Perşembe

Peki sonra ne mi oldu?

Hayal kurmak idam masası gibi aslında.
Yüzdelerle oynuyorsun.
Kazanamayacağını bile bile "Bir umut." diyorsun...



O, buradaydı.
Yanımda, yanı başımda, hatta tam karşımda...
İzlerdik bir birimizi öyle.
Gülüşlerimizi ezberledik.
Bakışlarımızın anlamlarını.
Ne yaşamış olursam olayım, ellerinden tutunca geçerdi.
Her fırsatı O'na gitmek için kullanırdım.
Yemek yiyiş şeklini, yutkunma sıklığını,
Çaya kaç şeker attığını,
Sigarayı, çakmağı kaçıncı çakış sonrası yaktığını,
İçine çekip o dumanı hapsedişini,
Ve sonra bana çok farklı bi gözle bakışını...
Bunlar gerçekti, güzeldi.
Sonra hayat, "Yeter!" dedi.
"Sana bu kadar mutluluk yeter, verdiklerimi geri alıyorum."
Gitti.
Benden değil ama uzağıma...
"Geleceğim hep." dedi.
"Fark eden bir şey olmayacak, ben hep burada olacağım."
Olmadı.
Aynı şehirde, ayrı düştük sonra.
Bir adımlık yeri; beşe, ona katladık istemeden.
Gün boyu gördüğüm adamı, haftada iki kez görmeye başladım.
Bazen bir.
Hatta bazen hiç...
İlk zamanki özlem kalmamıştı artık aramızda.
Özlemlerimiz alışkanlığa dönmüştü hatta.
Öyle ki, artık bir birimize özlediğimizi bile söylemez olduk.
"Eee sonra ne oldu?" diye soracaksınız biliyorum.
Sıkı durun cevabını veriyorum...


"Hiç bir şey...."




Devamını Oku