25 Temmuz 2012 Çarşamba

Sahi sen var mıydın?

Gök yüzü daha mı parlak bu gün?
Güneş hiç değmediği bir açıyla değiyor tenime sanki..
Gözlerim kamaşıyor ama nedense şikayetçi de değilim.
Sahi neden kamaşıyor gözlerim, geldiğim yer çok mu karanlıktı?
Düşünüyorum, fakat hiç bir şey hatırlayamıyorum..
'Hatırlamak' istemiyorum demek daha mı iyi olurdu acaba?
Bilemiyorum..
Oda ne? Göğüs kafesimi şişiren bir şeyler oluyor..
Hımm ne diyorlardı buna? Hıh buldum 'nefes almak'..
Nefes almanın verdiği haz bu kadar güzel miydi?
Peki ben, neden daha önce almadım bundan?
Kimden, nerden alınıyordu ki bu şey?
Beni bundan esirgiyeni bulup haddini bildirmeli miyim?
Yok yok, gerek yok, ya tekrar kaybedersem..
Kaybedersem demişken, ben bunlara daha önce sahip miydim yani?
Eğer daha önce de oluyorsa, neden hatırlayamıyorum?
Hatırlayamayacağım kadar eskilerde olduğu için mi?
Oda ne? Çarşafım neden o kadar dağılmış?
Sanki, yatağımda büyük savaşlar olmuş gibi..
Sanki yatağım, her zamankinden daha fazla yük taşımış gibi..
Peki ya yastığım? Rengi pembe değil miydi?
O siyah lekelerde neyin nesi?
Neyse bütün bu soruları boş verip yüzümü yıkasam iyi olacak..
Aynamı özlemişim.. Sahi, en son ne zaman sende kendimi görmüştüm?

Ama o gördüğüm ben miyim?
Göz torbalarım, ne ara bu kadar büyümüş?
Peki, gözümden akmış ve kurumuş o siyah lekeler?
Hatırladım..Yastığımda olan lekelere benziyorlar..
Saçlarım..Uzun, düz ve kahve rengi, belime kadar olan saçlarım..
Neden bu kadar dağınık ki? Oysa, her gece yatmadan önce düzenler ve bakımını yapardım..
Dişlerim mi sararmış benim? Ufacık bir leke yapışınca fırçaya koşan benim mi?
Bu olanlarda bir gariplik var..
Beni kim bu hale getirdi? Bu kişi ben değilim..
Ne zamandır uyuyordum ben?
Etrafta kimselerde yok, neden kimse bana yardım etmiyor?
Sahi, ben neden konuşmuyorum? Her şeyi neden iç sesim söylüyor ki?
Hımm, bu ses bana mı ait yani? Neden çatallanmış?
Sanki yıllardır konuşmuyor gibi, konuşmayı unutmuş gibiyim, ne garip..
Bir de sen vardın sahi... Bak onu da unutmuşum.
Sebep aramak, ne kadar anlamlı artık bilmiyorum ama,
Eğer bir sebep arayacaksam aklıma ilk gelen 'sen' oldun nedense...
Bunca zaman nefesim sanıp içime çektiğim zehir,
Pembe yastığımda gördüğüm o lanet leke, hepsi senmişsin meğer.
Yazık, demek gerçekten körmüşüm bunca zaman.
Ama ruhumu yaşlandıran bu virüsten kurtulmanın zamanı geldi artık ve şimdi,
Tek yapacağım, boğulduğum senden çıkıp daha derin bir nefes almak..
Ve buna, aklımdan seni atarak başlıyorum..
Şimdi gözlerimi kapatıyorum ve düşünüyorum;
Gerçekte hiç yanımda olmayan birinin, varlığındaki hiçlik,
Yokluğunda bana ne kaybettirebilir ki?
Ben bir hiçi kaybettim sadece,
Pek de önemi yokmuş ve sanırım artık bunu demek daha kolay olacak,
"Ben mutluyum ve özgürüm artık" sonsuza kadar hoşçakal...

6 yorum:

Adsız dedi ki...

Gerçekte hiç yanımda olmayan birinin, varlığındaki hiçlik, yokluğunda bana ne kaybettirebilir ki?
Ben bir hiçi kaybettim sadece, pek de önemi yokmuş ve sanırım artık bunu demek daha kolay olacak,
"Ben mutluyum ve özgürüm artık" sonsuza kadar hoşçakal...

Adsız dedi ki...

Sevdim.Okurken hissettim.Ve gercekten iyi yziyorsun.Etkilendim

Adsız dedi ki...

gerçekten çok iyi.

Adsız dedi ki...

Yazıyı hissetmemek elde değil, hepimizin yaşadığı şeyler aslında ve sende çok iyi anlatmışsın. Tebrik ederim.

Adsız dedi ki...

bayıldım, bayıldım, bayıldımmmm. -tuğçe.

Adsız dedi ki...

Bilirsin.. Ve herşeye rağmen "Sonsuza kadar hoşçakal..." diyemezsin, demek istersin diyemezsin, diyecek gibi olursun yine diyemezsin, dersin geri almak zorunda kalırsın yıllar geçer işte......

Yorum Gönder